zoruma gidiyor.... hayat bazen ?neden? sorusuna cevap bulmakla geçiyor... ev taşıdım yeni kaplumbağa misali taşınıp duruyorum zaten dikişi tam tutturdum derken dikişlerinden patlatıyorum ...
kim ne diyorsa inanıp uyuyorum doğru bildiklerim şüphe etmiyorum asla ama neden hep ben hareket etmeye mecbur bırakılıyorum birilerin acelesi varken ben gayet dinginlikte sessiz sedasız ilerlerken beni neden telaşlandırıyor ey ahali ...! panik atak oluyorum, gereksiz streslere sürüklüyorsun beni yine... kolilerle 100metrelik, bantlarla, bıcağımla ,battal boy çöp posetlerimle girişiyorum hayatın girdabına kapılıp sürüklenmemek için gardımı alıyorum... yalvar yakar yardım edenlerde oluyor çok şükür...
ama yine eşya yığınları arasında uyurken Ramazan davulcusunun gümbürtüsünden beter beynimdeki düşünceler çaresiz her imsak vakti ezan sesiyle, gecenin sessizliğinde gözlerim doluyor yine. yüreğimdeki sıkışıklıklar basınç yapıyor ruhuma. ağlamak rahatlatıyor mu ? belki biraz.... rahatlatmasada uyutuyor en azından... ama yan etkisi pörtlemişş gözlerle uyanmak kadar kötüsü yok sabahında... yazılıp yazılıp gönderilmemiş mesajlaşlarla dolu taslaklarım... söleyecek söz mü bıraktı sanki ?
yaşananlar, hissedilenler kar olarak kayıt edildi demirbaş listesine. ama bundan sonra bir... iki... üç... tıb... sözüm söz hayat sana oyun bozanlık yapmıcam artık bu kalp burukluklarla mayhoş tadlarla devam eder yine bölük pörçük parçapinçik anılarla bir bütün oluşturmaya çalışır kendince avunur avutur "ellini sallasa 50si "diye evet hep el salladım ama arkalarından veda niyetine bir bardakta su döktüm tez gittiği gibi gelsin diye :)) zamanla döktüğüm sular gibi soğuk suları da içmesini bildim.
Şimdi tekrar iç bakalım soğuk suyunu Seyhan Hanım ama bekle iftar vaktindeki top sesini duyana kadar azıcık daha zaman ver kendine...